Çıralı' dan Bunu Yapmadan Dönme -2 YANARTAŞ

Ephyra Kralı'nın oğlu Hipponoes ormanda avlanırken yanlışlıkla kardeşi Belleros’u öldürür ve Bellerophontes (Belleros’u Yiyen) adını alır. Ülkesinden bu nedenle sürülen yakışıklı Bellerophontes, Argos Kralı'na sığınır. Bu defa da kralın karısı Anteia ona tutulur, fakat Bellerophontes kadının kendisini baştan çıkartmasına izin vermez. Anteia da Bellerophontes'e iftira atar ve kocasından O'nu öldürmesini ister. Kral cinayet işlemekten çekinip Bellerophontes'i Likya Kralı'na yollar ve Likya Kralı Bellerophontes'e üç zorlu görev verir.
İlki Olympos dağında yaşayan arslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu ve ağızdan alevler saçan canavar Chimaira'yı öldürmesi, ikincisi ünlü Solymler ırkına karşı savaşması ve sonuncusu ise Amazonları alt etmesidir.

 Bellerophontes, Tanrıça Atena'nın yardımı ile Pegasus'u yakalar ve kanatlı atına binerek Chimaira ile dövüşmeye gider.



Chimaira saldırdığında Pegasus havalanır ve Bellerophontes yere inerken mızrağı ile canavarı yerin yedi kat dibine gömer.


Fakat Chimaira yerin 7 kat altından alevler saçmaya devam eder.




Diğer görevleri de yerine getirir. Kral bu defa da Bellerophontes'e tuzak kurar, fakat  Bellerophontes yine hayatta kalmayı başarır. Sonunda Likya  Kralı Bellerophontes'i Tanrıların koruduğuna kanaat edip kızı ile Bellerophontes'i evlendirip ülkesinin yarısını da O'na verip ödüllendirir. Fakat efsanenin sonunda kibirlenen Bellerophontes'e Tanrılar kızar ve Olimpos'un kapısına kadar varan Bellerophontes'i Pegasus sırtından aşağı atar.
İşte Homeros Amca'nın İlyada 'da anlattığı Kimera 
(Homer, Iliad 6. 179 ff (trans. Lattimore) (Greek epic C8th B.C.) :
"First he [Iobates] sent him [Bellerophon] away with orders to kill the Khimaira (Chimera) none might approach; a thing of immortal make, not human, lion-fronted and snake behind, a goat in the middle, and snorting out the breath of the terrible flame of bright fire. He killed the Khimaira, obeying the portents of the immortals.")
bizim memleketimizde yerin yedi kat dibinde yatıyor. Çıralı'dan 3-4  km uzakta. 







Araba ile Milli Park girişine kadar gidip sonra da tabana kuvvet deyip hiç bitmeyecek gibi gelen yokuşu tırmanabilirsiniz.


Yanınıza mutlaka su alın. Gece çıkmakta fayda var, gündüz o tepeyi güneşin altında tırmandığımı hayal bile edemiyorum. Aman o kadarcık yerden ne olacak demeyin, bir çıkın:) Bizim gibi tercihiniz geceden yana olacaksa mutlaka yanınıza el feneri de alın, aydınlatma yok. Girişler ücretli.

Biz gitmeden yemek işini ne yapsak derken kaldığımız pansiyonun sahibi bir Yanartaş klasiği olduğunu öğrendiğimiz sucuk & ekmek olayını bize anlattı. Biz de yüklendik çöp şiş, sucuk ve ekmekleri vurduk kendimizi yola. Alüminyum folyo da patates pişirmek de bir seçenekmiş, çıkınca komşulardan öğrendik. 




O yokuşun ardından sucuk ekmek şahane oldu. Üstüne bir de teşkilat tam olduğundan (termosla sıcak su, kahve , bardak) kahvemizi de içip etraftaki turist (ki kendileri gözlerini bizim mideye indirdiklerimizden alamadı) arkadaşlara kim bilir neler düşündürdük :)) Dönüşte Gökçen İsviçre çakısını kaybettiğini farkedince dönüş yolunda sızlanıp durdu. Tamam canım alacağım daha iyisini sana ;)
O kadar yorulmaya, çakı yitirmeye değer mi, bizce değer... Seyri doyumsuz...

Dip not:
Bu da Ankara'daki Kimera :)



Ankara Garı önünde, devlet sanatçısı heykeltraş Metin YURDANUR'un eseri olan "Miras" isimli heykel, 1979'da yapılmış. Kimerik bir Hitit aslanı üzerine ters binmiş Nasreddin Hoca:) Hitit aslanının orjinali Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde;


Bence Ankara'daki en güzel heykellerden biri. Kimerik canlıları anlatırken bunu anlatmamak haksızlık olurdu doğrusu :)




HER EFSANE DOĞDUĞU YERDE YAŞAR...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder