Bin Tanrılı Şehir...


“ NINDA-an ezzateni watarra ekutteni ”

Herşey bu cümle ile başlamış....

NINDA Sümerce “ekmek" anlamına geliyormuş. Ekmek dediğin yenir fikri ile Hrozny, “to eat” ve “essen” fiillerinden esinlenerek “ezza”yı “yemek” olarak çevirmiş. Sonrası çorap söküğü; “watarra” - “water” ve “eku” – “aqua” benzerliğinden yararlanarak Hititçe bir cümlenin ilk çevirisini yapmış;

“ Ekmeği yiyeceksiniz, suyu da içeceksiniz.”


Mısır'da Karnak Mabedi'nin duvarında hiyeroglif bir kitabede, Tevrat'ta da adı geçen Het oğullarından, onlarla yapılan bir savaştan ve bu savaşın sonundaki antlaşmadan söz edildiği okunmuş. Het kavmi başta ari atalarını arayan Almanlar olmak üzere birçok milletin ilgisini çekmiş.

1887'de Mısır Tell El-Amarna’da yapılan kaçak kazılarda bulunan kil tabletlerde Mısır firavunlarının Ön Asya kralları ile olan mektuplaşmaları bulunmuş. Bu krallardan biri olan Şuppiluliuma firavuna “kardeşim” diye hitap ediyormuş, gücü hesap edin!! İşte bu tabletler arasında bilinmeyen bir dille yazılmış bir mektup varmış. 1906'da Boğazköy'de başlayan kazılarda ortaya çıkan tabletler de bu mektupla aynı dilde yazılmış. Alman Şarkiyat Cemiyeti, tabletleri incelemesi için Hrozny’yi İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne göndermiş veeee ekmek yenmiş su içilmiş. Boğazköy'de bulunan tabletler Hattice, Luwice, Hurrice, Palaca, Urartuca gibi 8 dildeymiş. 3500 yıllık 8 dilli bir Anadolu kütüpanesi bence çok heyecan verici. 

Tabletlerde boşanma kararlarından, evlilik akitlerine, bayram kutlamalarından, anlaşmalara, harcama kayıtlarına kadar Hitit hayatını anlamamızı sağlayacak birçok bilgi mevcutmuş. Özellikle de dinsel törenler ve bayramlara dair; istila ettikleri ülkelerin Tanrıları'nı kızdırmamak için onlara da tapınan Bin Tanrılı Hititler'in 18 bayramı varmış; şahane :) 

Bazıları şöyle; 

Orak bayramı, harman bayramı, bağ­ bozumu bayramı, uzak yerdeki insanların bayramı, yaşlı adamların bayramı, yıkanma bayramı, dağa götürme bayramı, yapı yapma bayramı, yakarma bayramı, Tanrı anaları bayramı, ejder öldürme bayramı... 

Orijinal olarak Akad dilinde gümüş üzerine yazılmış (ve halen asıl olan gümüş tablet bulunamamış) Mısır ve Hititçe'ye de kopyalanmış olan bilinen ilk uluslararası antlaşma olan Kadeş Anlaşması'nın kil tabletten kopyası bu tabletlere dahil, tablet şu an İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde...

Hitit İmparatorluğu'nun MÖ 17. ile 13. yüzyıllar arasında başkenti olan Hattuşaş UNESCO Dünya Mirasları listesinde ve her milletten gezginin rotasında. Çorum Sungurlu'daki bu imparatorluk başkentini görmek için asla geç değil :)

Anitta, Hitit krallığının başkenti olan Hattuşaş'ı, çok büyük hazineleri olduğunu tahmin ederek kuşatmış fakat şehirde herhangi birşey bulamayınca kızarak şehri tamamen yakıp yıkmış ve ünlü lanetini savurmuş: 

“Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra her kim kral olur ve Hattuşaş’ı yeniden iskan ederse gökyüzünün (Fırtına Tanrısı’nın) laneti üzerinde olsun." 

Daha sonra kendi soyundan gelen torunu Hattuşaş'ı bu kez Hitit krallığının başkenti yapmış ve kendisine de "Hattuşili" adını vermiş.

Hattuşaş'ın Ankara'ya uzaklığı 200 km civarında, yollar gayet iyi. 1834'te keşfedilen kentte 1906'da başlayan kazılar halen devam ediyor ve kentin tarihi Hititler'den de eskiye MÖ 5000'e kadar uzanıyor. Şehri gezmek için 1 gününüzü ayırmalısınız. Çocukla ya da yaşlı biri ile beraberseniz araçla turu tamamlamak daha makul. Mesafe tahminimizden çok uzundu, zamanında 10000 nüfusu olan alan çok geniş. Girişte sizi 2005 yılında rekonstrüksiyonu tamamlanmış surlar karşılıyor.

www.hattuscha.de



Geziye Aşağı şehirdeki Büyük Tapınak'tan başladık. Girişte haraplanmış aslan kabartmalı bir küvet karşıladı bizi. Bu tapınak Güneş Tanrısı Arinna ve Fırtına Tanrısı Teşup'a adanmış. Tapınak sadece Kral, Kraliçe ve birkaç rahibin girebildiği Ana Tapınak binası kült odaları ve etrafındaki depolardan oluşuyor. Taş blokların üzerinde kerpiç ahşap kısımları eklemek için dübel delikleri var. Bir de arşiv bulunmuş.


Ana Tapınak Kült Odası

Yekpare kocaman yeşil taş göreceksiniz, eskiden neydi bilmiyorum şu aralar kendisi dilek taşı oluvermiş. 



Yolun devamında Aslanlı Kapı, 71 metre uzunluğu ve 3 metre yüksekliği ile içinden geçilebilen ilginç poterni ile Yerkapı, Yerkapı seti üstünde Sfenksli Kapı, Tanrı kabartmalı Kral Kapısı var. İlerlediğinizde sağda hiyeroglifli oda solda ise nişan taşı kalıyor. Büyük Kral II. Supiluliuma'nın ele geçirdiği, kurduğu şehirleri ve verdiği kurbanları anlatan Luvi hiyeroglifi çok iyi korunmuş. Ayrıca Güneş Tanrısı ve Kral Supiluliuma'nın kabartmaları duvarları süslüyor. Yolun devamında ise Kral ve ailesinin "Altın Mızraklı" muhafızları ile ikamet ettikleri Büyükkale var.







Potern
Kral Kapısı

Aslanlı Kapı


Hiyeroglifli Oda

Çıkışta Boğazköy Müzesi'ne uğradık. Güzel düzenlenmiş ufak bir müze. Sadece 2011'de iadesi sağlanan Boğazköy Sfenksi için bile gitmeye değer.




Biz Yazılıkaya 'yı sona sakladık, iyi ki öyle yapmışız, karşılaştığımız manzaradan ötürü ağzımız açık kaldı. İlk bahar'da yeni yılın kutlandığı A ve ölü anmalarında kullanılan B odası ile bu açık hava tapınağını mutlaka görmelisiniz. A odasında solda Tanrı, sağda Tanrıçalar, ana sahnede Fırtına Tanrısı Teşup ve Güneş Tanrıçası , karşıda ise elinde egemenlik sembolü ucu kıvrık asası ile IV Tuthaliya işlenmiş. Dar bir yarıktan geçerek girip dar etrafınızı saran taş bloklar arasında ancak göğü gördüğünüz B odasındaysa yeraltı dünyası ile ilişki kuran Kılıç Tanrısı Nergal ve 12 yeraltı Tanrısı , IV. Tutaliya'ya sarılarak O'na yol gösteren Tanrı Teşup'un oğlu Tanrı Şarruma betimlenmiş. 

A Odası

B Odası Girişi

B Odasına Giriş
B Odası
Yeraltı Tanrıları

Çıkışta da Hitit motifleri ile bezenmiş hediyelik taşlardan edindik... 



Binlerce yıl önce yaşamış bu insanların şu anki birçok gelenek, görenek ve hatta yasada izinin olduğunu düşündüğümde gördüklerim beni daha da etkiledi... Gitmeden önce biraz okursanız daha da zevkle gezeceğinizi tahmin ediyorum. Karaciğer falına da bir göz atın ;)



Oralara kadar gitmişken 17 kilometre ötedeki Alacahöyük' ü gezmeden geri dönmeyin.







6 yorum:

  1. bu güzel ve bilgilendirici yazı için teşekkürler!
    biz de buraya gittiğimizde; 'yaz aylarında tekrar gelmeli ve daha çok vakit ayırmalıyız' demiştik. buna bir de önerdiğiniz gibi ön araştırma-okuma yapmayı ekliyorum :)

    YanıtlaSil
  2. Kitap bir çocuğun ağzından yazılmış ve çok akıcı tavsiye ederim ....

    YanıtlaSil
  3. Güzel fotoğraflar ve anlatım için teşekkürler.. Zengin bir kültürel mirasın üzerinde oturan bizler maalesef bu zenginliği zihnimiz ve yüreğimizde kaybetmişiz. www.yazarvar.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  4. Beğenmenize sevindik Serhat Bey, bizim nacizane amacımız da azıcık hatırlatmak...
    Teşekkürler

    YanıtlaSil